İnfertilite veya halk arasındaki adıyla kısırlık günümüzdeki çiftlerin en büyük sorunlarından biri olarak kabul ediliyor. Dünya sağlık örgütü verilerine göre Türkiye’de kısırlık oranı yaklaşık %15. Korunmaksızın bir yıl boyunca düzenli cinsellik yaşanmasına rağmen çocuk olmuyorsa kısırlık sorunu var demektir.
Obezite, GDO’lu gıdalar, gıda katkıları, alkol, sigara kullanımı ve stres doğurganlığı azaltan başlıca faktörler arasındadır.
Kısırlığın nedenleri çoğu zaman tespit edilebilirken %10 ila 12’lik tespit edilemeyen bir oran bulunmaktadır.
Günümüzde halen daha bazı doğurganlık faktörleri gizemini korumaktadır. Hiç tahmin etmeyeceğiniz bir hayat alışkanlığı bile doğurganlığınızı etkileyebilir. Kısırlığın nedeni anlaşılamadığı zaman farklı doktorlara danışmak ve değişik görüşler almak faydalı olabilir.
Doğurganlığı en çok etkileyen faktörler şunlardır.
1. Yaş
Bir kadın 20’li yaşlarda doğurganlığının üst noktasındadır. Bu aralıktaki bir kadının her ay hamile kalma ihtimali %25-30 arasındadır. Doğurganlık 30’lu yaşlarda, özellikle de 35’den sonra düşüşe geçer. 30’lu yaşlarda %20’ye inen doğurganlık oranı 40 yaşına gelindiğinde %5’e kadar düşer.
Kadının hamile kalma özelliği menopoza girmeden önce biter. Ortalama menopoza girme yaşı 51’dir. Çoğu kadın 45’i geçtikten sonra doğal yollarla hamile kalma yetisini kaybeder. Bundan sonra istenirse fertilite kliniklerinden yardım alınabilir.
Fertilite erkekler için başka türlü bir işleyişe sahiptir. Sperm kalitesi yaşla birlikte düşse de bu durum 60 yaşına kadar problem teşkil etmez. Erkeklerde çocuk sahibi olma açısından yaşa ilişkin bir üst sınır bulunmamaktadır. Cinsel aktivite devam ettiği müddetçe çocuk sahibi olunabilir.
2. Kilo
Fazla veya az kilolu olmak doğurganlığı etkileyen önemli unsurlardan biridir. Araştırmalara göre kısırlık vakalarının %12’si kilo ile alakalıdır.
Kilo normalden düşükse beden yeterli östrojeni üretemez. Bu durumda adet döngüsü bozulabilir veya bazen tamamen durabilir. Beden kitle endeksinizi ölçerek kilonuz hakkında genel bir fikir edinebilirsiniz. Bir kadının endeksi 18.5’in altında ise düşük kilolu kabul edilir. Çoğu düşük kilolu kadının bebeği sağlıklı doğsa da düşük veya erken doğum riski normal kilolu kadınlara göre daha fazladır.
Fazla kilo da doğurganlığı kötü yönde etkiler. Yumurtalıklar kadında östrojenin üretildiği organdır. Yalnız adipoz doku olarak bilinen yağ hücreleri de östrojen üretir. Bu nedenle obez veya kilolu kadınların bedeninde gereğinden fazla östrojen hormonu bulunur. Hormonal dengesizlik yumurtlama düzenini bozarak hamile kalmayı olumsuz yönde etkileyebilir.
Fazla kilo erkek fertilitesini de kötü etkileyen bir faktördür. Obezite erkeklerde testosteron ve sperm kalitesinde düşüşe neden olur. Ayrıca Cornell üniversitesinde yapılan bir araştırmada bel çevresi 101 cm ve üstü erkeklerin daha çok ereksiyon problemi ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
3. Stres
Henüz tam ispatlanmış olmasa da pek çok araştırmacı doğurganlık ile stres arasında bir bağlantı olduğunu görüşünde. Stres her bireyi farklı biçimde etkiler. Dolayısıyla bazı kadınlar diğerlerinden daha çok etki alabilir. Çocuk sahibi olamadığı için endişe duyan kadınların bir süre sonra depresyona girdiği görülmüştür. Bu tutum son derece zararlıdır ve mevcut sorunu daha da arttırır.
Nefes teknikleri, yoga ve meditasyon stresle mücadelede size yardımcı olabilir.
4. Aşırı egzersiz
Hamile kalmak isteyen ve kilo sorunu olan kadınlar için egzersiz önerilir. Ancak egzersizin fazlası bedene zarar verir. Uzmanlara göre yoğun ve uzun süreli antrenmanlar hormon seviyesini olumsuz yönde etkiler. Ayrıca adet döngüsünü etkileyerek progesteron seviyesinin düşmesine neden olabilir.